ZİLZÂL SÜRES
(Mekke'de nazil olmuştur.)
İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki:
Bize Ebu Abdurrahmân... Abdullah İbn Amr'dan nakletti ki adamın biri Rasûlullah'ın yanına gelmiş ve; bana okut ey ALLAH'ın Rasûlü, demiş. Rasûlullah (s.a.) buyurmuş ki: Elif, Lam, Râ ile başlayan üç sûre oku. Adam demiş ki: Yaşım ilerledi. Kalbim dayandı, dilim ağırlaştı.
Rasûlullah (s.a.); Hâmîm bulunan sûreleri oku, deyince, ilk söylediği gibi söylemiş. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.); tesbîh ile başlayan üç sûre oku; demiş, Adam önceki gibi söyleyip; ey ALLAH'ın Rasûlü, bana topluca bir sûre okut, demiş.
Rasûlullah (s.a.) da ona Zilzâl sûresini okutmuş. Bunu bitirince adam demiş ki: Seni hak üzere gönderen ALLAH'a yemîn ederim ki, asla bundan fazla bir şey okumam. Sonra adam dönüp gitmiş.
Rasûlullah (s.a.) demiş ki: Adamcağız kurtuldu, adamcağız kurtuldu. Sonra da; o, benim üzerime, demiş. Adam dönüp peygambere gelince, Rasûlullah (s.a.) buyurmuş ki: Ben kurbân bayramıyla emrolundum, ALLAH o günü bu ümmet için bayram kıldı. Adam ona demiş ki: Dişi bir koyundan başka bir şey bulamazsam onu da kurbân edeyim mi? Rasûlullah (s.a.) buyurmuş ki: Hayır ancak sen saçından alır, tırnağını keser, bıyığını kısaltır, etekaltını tıraş edersin. İşte bu, ALLAH katında senin kurbânının tamamlayıcı unsurudur.
Ebu Dâvûd ve Neseî de bu hadîsi Ebu Abdurrahmân'-dan tahrîc ederler.
Tirmizî der ki: Bize Muhammed İbn Mûsâ... Enes'ten nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş:
Kim Zilzâl sûresini okursa; bu, ona Kur'ân'm yarısına denk düşer. Tirmizî sonra der ki: Bu, garîb bir hadîstir, ancak Hasan İbn Sevr kanalıyla onu bilmekteyiz.
Bu hadîsi Ebu Bekr el-Bezzâr da Muhammed İbn Müsâ kanalıyla... Enes'ten nakleder ve der ki:
Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki:
îhlâs sûresi Kur'ân'm üçte birine denktir. Zilzâl sûresi de Kur'ân'm dörtte birine denktir. Bu, Bez-zâr'ın ifadesidir.
Aynı şekilde Tirmizî der ki: Ali İbn Hücr... İbn Abbâs'tan nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş: Zilzâl sûresi Kur'ân'ın yansına denktir. İhlâs sûresi Kur'an'ın üçte birine denktir. Kâfirûn sûresi ise Kur'ân'ın dörtte birine denktir.
Sonra Tirmizî der ki: Bu hadîs, garîb-tir ve Yemân İbn Muğîre'deh başka kimseden bu hadîsi bilmiyoruz.
Tirmizî ayrıca der ki: Ukbe İbn Mükrim... Enes İbn Mâlik'ten nakletti ki; Rasûlullah (s.a.), ashabından bir kişiye şöyle demiş: Ey falanca, sen evlendin mi? O; hayır, ALLAH'a andolsun ki evlenmedim ve evlenecek bir şeyim de yok, demiş.
Rasûlullah (s.a.)) buyurmuş ki: Sen İhlâs sûresini bilir misin? O; evet deyince -Rasûlullah (s.a.): O, Kur'ân'ın üçte biridir, demiş. Sen Feth sûresini bilir misin? deyince o; evet, demiş. Rasûlullah (s.a.) bu da Kur'ân'ın dörtte biridir, demiş. Ve Kâfirûn sûresini bilir misin? deyince, o; evet, demiş.
Rasûlullah (s.a.); bu da Kur'ân'ın dörtte biri, demiş. Sen, Zilzâl sûresini bilir misin? deyince, o; evet, demiş. Rasûlullah (s.a.); bu da Kur'ân'ın dörtte biridir, evlen, evlen demiş.
Sonra Tirmizî; bu, hasen bir hadîstir, der.
Tirmizî bu üç hadîsin üçünde de münferid kalmıştır.
Ondan başka Kütüb-i Sitte sahiplerinden hiç kimse bu hadîsleri rivayet etmemiştir. ,
Rahman ve Rahîm olan ALLAH'ın adıyla.
1 — Yer, sarsıldıkça sarsıldığı zaman,
2 — Yer bütün ağırlıklarını çıkardığı zaman.
3 — Ve insan; buna ne oluyor? dediği zaman,
4 — İşte o gün; o, bütün haberlerini anlatacaktır.
5 — Çünkü Rabbın kendisine vahyetmiştir.
6 — O gün insanlar, yaptıklarının kendilerine gösterilmesi için bölük bölük dönerler.
7 — Kim zerre mikdârı hayır işlerse; onu görür.
8 — Kim de zerre mikdârı şer işlerse; onu görür.
îbn Abbâs der ki: «Yer, sarsıldıkça sarsıldığı zaman.» Dibinden oynayıp hareket ettiğinde.
«Yer bütün ağırlıklarım çıkardığı zaman.» İçinde bulunan ölüleri dışarı attığı zaman. Seleften birçok kişi böyle demişlerdir.
Bu âyet-i kerîme ALLAH Teâlâ'nın şu kavilleri gibidir:
«Ey insanlar, Rabbımzdan korkun. Doğrusu kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir.» (Hacc, 1) ve «Yer düzeltildiği zaman, içinde olanları dışarı atıp boşaldığı zaman.» (înşikâk, 3-4).
Müslim Sahîh'İnde der ki: Bize Vâsıl îbn Abd'ül-A'lâ... Ebu Hürey-re'den nakletti ki; Rasûluüah (s.a.) şöyle buyurmuş: Toprak, ciğer parçalarını altından ve gümüşten sütunlar gibi kusar. Katil gelir ve der ki: Ben, bunun için öldürdüm. Akrabalarıyla münâsebeti kesen gelir ve der ki: Ben, bunun için akrabalarımla münâsebetimi kestim. Hırsız gelir ve der ki: Bunun için elim kesildi. Sonra ondan hiç bir şey alamayıp bırakırlar.
«Ve insan; bana ne oluyor? dediği zaman.»
Yeryüzünde rahat ve kararlı olarak, sakin ve sabit yaşarken sonra meydana gelen durumu garîb karşıla***** der ki: Durum değişmiş ve yeryüzü harekete geçip sarsılmaya başlamıştır. Çünkü ona ALLAH'tan kaçınılması imkânsız olan sarsılma emri gelmiştir. Sonra yeryüzü, karnında bulunan eskilerden ve yenilerden ölüleri dışarı atar. O zaman insanlar onun durumunu garîb karşılarlar. Yerler; bir başka yerle, gökler; bir başka gökle değiştirilirler. Hepsi birden bir ve Kahhâr olan ALLAH'ın huzuruna çıkarılırlar.
«İşte o gün; o, bütün haberlerini anlatacaktır.»
O gün yeryüzü, üzerinde iş yapan herkesin yaptığını anlatacaktır.
İmâm Ahmed îbn Han-bel der ki:
Bize İbrahim... Ebu Hüreyre'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) bu âyeti okumuş, sonra yeryüzünün haberleri nedir? demiştir. Orada bulunanlar ALLAH ve Basûlü en iyisini bilir, demişler de Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş: Yeryüzünün haberleri her kulun ve cariyenin üzerinde yapmış olduğu amele şenadet ederek; şu ve şu amelleri şu ve su gün yaptı, demesidir. İşte onun haberleri bunlardır.
Sonra Tirmizî; bu ha-dîs, hasen, sahîh ve garîbtir, der.
TaDerânı'nin el-Mu'cem'inde îbn Lehîa... Haris İbn Yezîd'den nakleder ki; o, Rebîa el-Cüveşî'nin Rasûlullah (s.a.)m şöyle dediğini işittiğini nakletmiştir: Yerden korununuz, çünkü o sizin annenizdir. Onun üzerinde ister hayır, ister şer olsun kim bir şey yaparsa; mutlaka o, bunu haber verecektir.
«Çünkü Rabbın kendisine vahyetmiştir. «Buhârîder ki: cümlesi aynıdır. İbn Abbâs; ona vahyetmiştir, -diye mânâ verir. Zahir olan bu ifâdenin kendisine izin verilmiş olmasını ihtiva etmesidir.
Şebîb İbn Bişr...İbn Abbâs'tan nakleder ki; «O, bütün haberlerini anlatacaktır.» âyeti hakkında şöyle demiştir: Rabbı ona; söyle, diyecektir ve o da söyleyecektir.
Mücâhid «Çünkü Rabbın kendisine vahyetmiştir.» kavline; emretmiştir, anlamını verirken, Kurazî; onları yarıp atmasını emretmiştir, diye mana verir.
«O gün insanlar, yaptıklarının kendilerine gösterilmesi için bölük bölük dönerler.»
Hesâb yerinden sınıf sınıf dönerler. Kimi şakidir, kimi saîd. Saîd olan cennete, şakı olan cehenneme götürülür. İbn Cüreyc der ki: Bölük bölük döndürülürler ve üzerlerinde bulundukları yolun sonunda birleşmezler. Süddî ( ÎJb-il ) kelimesine; fırka fırka, diye mânâ vermiştir.
«Yaptıklarının kendilerine gösterilmesi için.» Dünyada iken yaptıkları iyilik ve kötülüklerin kendilerine gösterilmesi için.
«Kim, zerre mikdârı hayır.işlerse; onu görür. Kim de zerre mik-dârı kötülük yapmışsa; onu görür.»
Buhârî der ki:
İsmâîl îbn Abdullah... Ebu Hüreyre'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
At üç kişinindir: Bir kişi için mükâfat, bir kişi için koruma ve bir kişi için de yüktür. Mükâfat olan kişi; atını ALLAH yoluna bağlamış ve ipini bir bahçede veya tepede uzunca yapmıştır. Onun ipi o tepe veya bahçede nereye değerse, kendisi için iyilik olur.
Eğer o ipini koparıp da birkaç dönüm koşacak olursa, onun ayak izleri ve pislikleri sahibi için iyilik olur. Eğer o, bir ırmağa gidip ondan su içer ve kendisine su verilmek istemezse bu da onun için hasenat, o kişi için de mükâfat olur. Bir diğer kişi de atını insanlara ihtiyâcını göstermeksizin iffetinden bağlar, boynunda ve omuzundaki ALLAH'ın hakkını unutmaz. Bu da onun için korunak olur. Bir kişi de atını övünmek, gösteriş ve düşmanlık için bağlar. Bu da onun için yük olur. Rasûlullah (s.a.)a merkepler
sorulduğunda buyurdu ki: ALLAH onun hakkında bir şey indirmemiştir. Ancak şu eşsiz ve toplayıcı âyeti inzal buyurmuştur: «Kim, zerre mikdârı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre mikdân şer yapmışsa onu görür.»
Bu rivayeti Müslim de Zeyd İbn Eşlem kanalıyla nakleder.
imâm Ahmed İbn Hanbel der ki:
Bize Yezîd İbn Hârûn Sa'sa' İbn Muâviye'den nakletti ki; o, Rasûlullah'ın yanına gelmiş ve Rasûlullah ona: «Kim, zerre mikdârı hayır işlerse; onu görür. Kim de zerre mikdârı şer işlerse; onu görür.» âyetini okumuş. O; bu bana yeter, ondan başkasını dinlemesem de umurumda değil, demiş.
Neseî de bu rivayeti tefsir bölümünde İbrâhîm İbn Yûnus kanalıyla Hasan el-Basrî'den nakleder.
Buhârî'nin Sahîh'inde Adiyy'den merfû' olarak Rasûlullah'ın şöyle buyurduğu nakledilir: Bir hurma kadar da olsa ateşten sakının. Bir tek güzel söz ile de olsa.
Sahih bir hadîste buyurulur ki:
Ma'rûftan hiç bir şeyi küçümsemeyin. İstersen kendi kovandaki sudan, su isteyen birinin kabına boşalt. İstersen kardeşini güleç yüzle karşıla.
Sahîh bir hadîste yine buyurulur ki: Ey mü'min kadınlar; hiç bir komşu komşusunu küçümsemesin. Hattâ bir koyunun çatal tırnağı bile olsa.
Bir başka hadîste buyurulur ki: Dilenciye törpülenmiş bir tırnakla da olsa verin:
İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Muhammed İbn Abdullah el-Ansârî... Hz. Âişe'den nakleder ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş: Ey Âişe; bir hurma parçasıyla da olsa ateşten korun. Çünkü o, toku doyurduğu kadar açı da doyurur. Bu hadîsin rivayetinde Ahmed İbn Hanbel münferid kalmıştır. Hz. Âişe'den nakledilir ki; o, bir üzüm tanesi sadaka vermiş ve demiş ki: Zerre mikdârmın yanında o ne gelir?
Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Ebu Amir... Hz. Âişe'den nakletti ki; Rasûlullah <s.a.) şöyle buyururmuş: Ey Âişe; günâhları küçümsemekten kaçın. Çünkü ALLAH tarafından onu ta'kîb eden vardır.
Neseî ve İbn Mâce de bu hadîsi Saîd İbn Müslim kanalıyla rivayet ederler.
îbn Cerîr Taberî der ki: Ebu'l-Hattâb... Enes İbn Mâlik'ten nakletti ki; Hz. Ebubekir, peygamberle yemek yerken bu âyet nazil olmuş: «Kim zerre mikdârı hayır işlerse; onu görür. Kim de zerre mikdârı şer işlerse; onu görür.» Ebubekir elini kaldırıp demiş ki: Ey ALLAH'ın Ra-sûlü; zerre ağırlığında bile olsa işlediğim serden dolayı cezalandırılacak mıyım? Rasûlullah (s.a.) buyurmuş ki: Ey Ebubekir; dünyada gördüğün zerre ağırlığınca serden nefret edersen, ALLAH Teâlâ kıyamet gününde zerre ağırlığınca sana hayır biriktirir. Nihayet kıyamet günü onunla karşılanırsın.
İbn Ebu Hatim bu rivayeti babası kanalıyla Ebu'l-Hattâb'tan nakleder.
Sonra İbn Cerîr Taberî der ki: Bize İbn Beşşâr... Ebu İdrîs'ten nakletti ki; Ebubekir Rasûlullah (s.a.) ile birlikte yemek yiyormuş. Müteakiben yukarıdaki hadîsi zikreder. Ve yine İbn Cerîr Taberî bu hadîsi Ya'kûb kanalıyla... Ubâde'den nakleder.
İbn Cerîr Taberî, bir başka tarîkle der ki: Bize Yûnus İbn Abd'ül-A'lâ... Abdullah İbn Amr İbn Âs'tan nakleder ki; Zilzâl sûresi indirildiğinde Ebubekir es-Sıddîk (r.a.) oturuyormuş. Sûre indirilince ağlamış. Rasûlullah (s.a.); neden ağlarsın ey Ebubekir? demiş. Ebubekir; bu sûre beni ağlatıyor, demiş. Rasûlullah (s.a.) buyurmuş ki: Eğer siz günâh ve hatâ işleyip te ALLAH sizi bağışlamamış olsaydı; muhakkak ALLAH günâh ve hatâ işleyip te kendilerini bağışlayacağı başka bir ümmet yaratırdı.
İbn Ebu Hatim der ki: Bize Ebu Zür'a ve Ali İbn Abdurrahmân... Ebu Saîd el-Hudrî'den nakletti ki; «Kim zerre mikdârı hayır işlerse; onu görür. Kim de zerre mikdârı şer işlerse; onu görür.» âyeti nazil olunca, ben dedim ki: Ey ALLAH'ın Rasûlü; ben amelimi görecek miyim? Evet, dedi. Ben; büyükleri mi? deyince, evet dedi. Ben; küçükleri de mi? deyince, evet, dedi. Ben; vay anam, dedim. Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: Ey Saîd muştulanın, çünkü iyilik on mislinden yedi yüz katına kadardır. ALLAH dilediğini daha da katlar. Kötülük ise misli iledir veya ALLAH onu bağışlar. Sizden hiçbiriniz kendi ameliyle kurtulamaz. Ben; sen de mi kurtulamazsın ey ALLAH'ın Rasûlü? dedim. Buyurdu ki: Ben de. Ancak ALLAH kendi katından beni rahmetine daldırırsa müstesna.
Ebu Zür'a der ki: Bu rivayeti İbn Lehîa'dan başka kimse nakletme-miştir.
İbn Ebu Hatim der ki: Bize Ebu Zür'a... Sâid İbn Cübeyr'den nakletti ki; o, ALLAH Teâlâ'nın: «Kim zerre mikdârı hayır işlerse; onu görür. Kim de zerre mikdârı şer işlerse; onu görür.» kavli hakkında şöyle demiş: ALLAH Teâlâ: «Onlar; yoksula, yetime ve esîre seve seve yemek yedirirler.» (İnsan, âyetini indirince; müslümanlar küçük şeyler verdikleri zaman mükâfata nail olamayacaklarını kabul ederlerdi. Bu sebeple yoksul, kapılarına geldiğinde ona hurma veya bir kırıntı veya bir ceviz veya benzeri bir şey vermeyi azımsarlardı. Bu bir şey değildir diyerek onu geri çevirirlerdi. Biz ancak sevdiğimiz şeylerden verirsek mükâfata ulaşırız, derlerdi. Diğer taraftan başkaları da küçük günâhlardan dolayı kınanmayacaklarını kabul ederlerdi. Yalan, bakma, gıybet ve benzeri şeylerden sonra. ALLAH Teâlâ büyük günâhlardan dolayı bizi cehennemle tehdîd ediyor, derlerdi. Bunun üzerine ALLAH Teâlâ —az da olsa— hayır yapmaya onları teşvik etmiş ve bu az olan hayrın çoğalacağını bildirmiştir. Keza önemsiz de olsa serden nehyetmiş ve bunun çoğalacağını belirtmiştir. Bu mânâda: «Kim zerre mikdârı hayır işlerse; onu görür.» buyurmuştur. En küçük bir karınca ağırlığında da olsa kitabında bunu görür ve buna sevinir.
Saîd İbn Cübeyr der ki: Bir kişiye yaptığı her kötülüğe mukabil bir kötülük yazılır. Yaptığı her iyiliğe mukabil de on iyilik. Kıyamet günü olunca ALLAH Teâlâ mü'minlerin iyiliklerini kat kat artırır. Her bir iyiliği on kat fazlalaştırır ve her bir iyiliğe mukabil on kötülüğünü siler. Zerre mikdârınca iyiliği kötülüğüne ağır gelen kişi cennete girer.
İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Süleyman İbn Dâvûd... Abdullah İbn Abbâs'tan nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş: Günâhların küçüklerinden sakının. Çünkü onlar birleşerek bir kişiyi helak edecek kadar toplanırlar. Rasûlullah (s.a.) onlara bir de örnek vererek demiş ki: Boş bir arazîye konaklayan bir topluluk gibi ki, o topluluğun içinden becerikli birisi varmış, o kimse gidip bir çöple geri dönmüş. Bir başka kişi de bir başka çöple gelmiş. Nihayet bir öbek odun toplamışlar ve ateşlerini yakarak ona attıkları yiyeceklerini pişirmişlerdir.
(Mekke'de nazil olmuştur.)
İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki:
Bize Ebu Abdurrahmân... Abdullah İbn Amr'dan nakletti ki adamın biri Rasûlullah'ın yanına gelmiş ve; bana okut ey ALLAH'ın Rasûlü, demiş. Rasûlullah (s.a.) buyurmuş ki: Elif, Lam, Râ ile başlayan üç sûre oku. Adam demiş ki: Yaşım ilerledi. Kalbim dayandı, dilim ağırlaştı.
Rasûlullah (s.a.); Hâmîm bulunan sûreleri oku, deyince, ilk söylediği gibi söylemiş. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.); tesbîh ile başlayan üç sûre oku; demiş, Adam önceki gibi söyleyip; ey ALLAH'ın Rasûlü, bana topluca bir sûre okut, demiş.
Rasûlullah (s.a.) da ona Zilzâl sûresini okutmuş. Bunu bitirince adam demiş ki: Seni hak üzere gönderen ALLAH'a yemîn ederim ki, asla bundan fazla bir şey okumam. Sonra adam dönüp gitmiş.
Rasûlullah (s.a.) demiş ki: Adamcağız kurtuldu, adamcağız kurtuldu. Sonra da; o, benim üzerime, demiş. Adam dönüp peygambere gelince, Rasûlullah (s.a.) buyurmuş ki: Ben kurbân bayramıyla emrolundum, ALLAH o günü bu ümmet için bayram kıldı. Adam ona demiş ki: Dişi bir koyundan başka bir şey bulamazsam onu da kurbân edeyim mi? Rasûlullah (s.a.) buyurmuş ki: Hayır ancak sen saçından alır, tırnağını keser, bıyığını kısaltır, etekaltını tıraş edersin. İşte bu, ALLAH katında senin kurbânının tamamlayıcı unsurudur.
Ebu Dâvûd ve Neseî de bu hadîsi Ebu Abdurrahmân'-dan tahrîc ederler.
Tirmizî der ki: Bize Muhammed İbn Mûsâ... Enes'ten nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş:
Kim Zilzâl sûresini okursa; bu, ona Kur'ân'm yarısına denk düşer. Tirmizî sonra der ki: Bu, garîb bir hadîstir, ancak Hasan İbn Sevr kanalıyla onu bilmekteyiz.
Bu hadîsi Ebu Bekr el-Bezzâr da Muhammed İbn Müsâ kanalıyla... Enes'ten nakleder ve der ki:
Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki:
îhlâs sûresi Kur'ân'm üçte birine denktir. Zilzâl sûresi de Kur'ân'm dörtte birine denktir. Bu, Bez-zâr'ın ifadesidir.
Aynı şekilde Tirmizî der ki: Ali İbn Hücr... İbn Abbâs'tan nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş: Zilzâl sûresi Kur'ân'ın yansına denktir. İhlâs sûresi Kur'an'ın üçte birine denktir. Kâfirûn sûresi ise Kur'ân'ın dörtte birine denktir.
Sonra Tirmizî der ki: Bu hadîs, garîb-tir ve Yemân İbn Muğîre'deh başka kimseden bu hadîsi bilmiyoruz.
Tirmizî ayrıca der ki: Ukbe İbn Mükrim... Enes İbn Mâlik'ten nakletti ki; Rasûlullah (s.a.), ashabından bir kişiye şöyle demiş: Ey falanca, sen evlendin mi? O; hayır, ALLAH'a andolsun ki evlenmedim ve evlenecek bir şeyim de yok, demiş.
Rasûlullah (s.a.)) buyurmuş ki: Sen İhlâs sûresini bilir misin? O; evet deyince -Rasûlullah (s.a.): O, Kur'ân'ın üçte biridir, demiş. Sen Feth sûresini bilir misin? deyince o; evet, demiş. Rasûlullah (s.a.) bu da Kur'ân'ın dörtte biridir, demiş. Ve Kâfirûn sûresini bilir misin? deyince, o; evet, demiş.
Rasûlullah (s.a.); bu da Kur'ân'ın dörtte biri, demiş. Sen, Zilzâl sûresini bilir misin? deyince, o; evet, demiş. Rasûlullah (s.a.); bu da Kur'ân'ın dörtte biridir, evlen, evlen demiş.
Sonra Tirmizî; bu, hasen bir hadîstir, der.
Tirmizî bu üç hadîsin üçünde de münferid kalmıştır.
Ondan başka Kütüb-i Sitte sahiplerinden hiç kimse bu hadîsleri rivayet etmemiştir. ,
Rahman ve Rahîm olan ALLAH'ın adıyla.
1 — Yer, sarsıldıkça sarsıldığı zaman,
2 — Yer bütün ağırlıklarını çıkardığı zaman.
3 — Ve insan; buna ne oluyor? dediği zaman,
4 — İşte o gün; o, bütün haberlerini anlatacaktır.
5 — Çünkü Rabbın kendisine vahyetmiştir.
6 — O gün insanlar, yaptıklarının kendilerine gösterilmesi için bölük bölük dönerler.
7 — Kim zerre mikdârı hayır işlerse; onu görür.
8 — Kim de zerre mikdârı şer işlerse; onu görür.
îbn Abbâs der ki: «Yer, sarsıldıkça sarsıldığı zaman.» Dibinden oynayıp hareket ettiğinde.
«Yer bütün ağırlıklarım çıkardığı zaman.» İçinde bulunan ölüleri dışarı attığı zaman. Seleften birçok kişi böyle demişlerdir.
Bu âyet-i kerîme ALLAH Teâlâ'nın şu kavilleri gibidir:
«Ey insanlar, Rabbımzdan korkun. Doğrusu kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir.» (Hacc, 1) ve «Yer düzeltildiği zaman, içinde olanları dışarı atıp boşaldığı zaman.» (înşikâk, 3-4).
Müslim Sahîh'İnde der ki: Bize Vâsıl îbn Abd'ül-A'lâ... Ebu Hürey-re'den nakletti ki; Rasûluüah (s.a.) şöyle buyurmuş: Toprak, ciğer parçalarını altından ve gümüşten sütunlar gibi kusar. Katil gelir ve der ki: Ben, bunun için öldürdüm. Akrabalarıyla münâsebeti kesen gelir ve der ki: Ben, bunun için akrabalarımla münâsebetimi kestim. Hırsız gelir ve der ki: Bunun için elim kesildi. Sonra ondan hiç bir şey alamayıp bırakırlar.
«Ve insan; bana ne oluyor? dediği zaman.»
Yeryüzünde rahat ve kararlı olarak, sakin ve sabit yaşarken sonra meydana gelen durumu garîb karşıla***** der ki: Durum değişmiş ve yeryüzü harekete geçip sarsılmaya başlamıştır. Çünkü ona ALLAH'tan kaçınılması imkânsız olan sarsılma emri gelmiştir. Sonra yeryüzü, karnında bulunan eskilerden ve yenilerden ölüleri dışarı atar. O zaman insanlar onun durumunu garîb karşılarlar. Yerler; bir başka yerle, gökler; bir başka gökle değiştirilirler. Hepsi birden bir ve Kahhâr olan ALLAH'ın huzuruna çıkarılırlar.
«İşte o gün; o, bütün haberlerini anlatacaktır.»
O gün yeryüzü, üzerinde iş yapan herkesin yaptığını anlatacaktır.
İmâm Ahmed îbn Han-bel der ki:
Bize İbrahim... Ebu Hüreyre'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) bu âyeti okumuş, sonra yeryüzünün haberleri nedir? demiştir. Orada bulunanlar ALLAH ve Basûlü en iyisini bilir, demişler de Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş: Yeryüzünün haberleri her kulun ve cariyenin üzerinde yapmış olduğu amele şenadet ederek; şu ve şu amelleri şu ve su gün yaptı, demesidir. İşte onun haberleri bunlardır.
Sonra Tirmizî; bu ha-dîs, hasen, sahîh ve garîbtir, der.
TaDerânı'nin el-Mu'cem'inde îbn Lehîa... Haris İbn Yezîd'den nakleder ki; o, Rebîa el-Cüveşî'nin Rasûlullah (s.a.)m şöyle dediğini işittiğini nakletmiştir: Yerden korununuz, çünkü o sizin annenizdir. Onun üzerinde ister hayır, ister şer olsun kim bir şey yaparsa; mutlaka o, bunu haber verecektir.
«Çünkü Rabbın kendisine vahyetmiştir. «Buhârîder ki: cümlesi aynıdır. İbn Abbâs; ona vahyetmiştir, -diye mânâ verir. Zahir olan bu ifâdenin kendisine izin verilmiş olmasını ihtiva etmesidir.
Şebîb İbn Bişr...İbn Abbâs'tan nakleder ki; «O, bütün haberlerini anlatacaktır.» âyeti hakkında şöyle demiştir: Rabbı ona; söyle, diyecektir ve o da söyleyecektir.
Mücâhid «Çünkü Rabbın kendisine vahyetmiştir.» kavline; emretmiştir, anlamını verirken, Kurazî; onları yarıp atmasını emretmiştir, diye mana verir.
«O gün insanlar, yaptıklarının kendilerine gösterilmesi için bölük bölük dönerler.»
Hesâb yerinden sınıf sınıf dönerler. Kimi şakidir, kimi saîd. Saîd olan cennete, şakı olan cehenneme götürülür. İbn Cüreyc der ki: Bölük bölük döndürülürler ve üzerlerinde bulundukları yolun sonunda birleşmezler. Süddî ( ÎJb-il ) kelimesine; fırka fırka, diye mânâ vermiştir.
«Yaptıklarının kendilerine gösterilmesi için.» Dünyada iken yaptıkları iyilik ve kötülüklerin kendilerine gösterilmesi için.
«Kim, zerre mikdârı hayır.işlerse; onu görür. Kim de zerre mik-dârı kötülük yapmışsa; onu görür.»
Buhârî der ki:
İsmâîl îbn Abdullah... Ebu Hüreyre'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
At üç kişinindir: Bir kişi için mükâfat, bir kişi için koruma ve bir kişi için de yüktür. Mükâfat olan kişi; atını ALLAH yoluna bağlamış ve ipini bir bahçede veya tepede uzunca yapmıştır. Onun ipi o tepe veya bahçede nereye değerse, kendisi için iyilik olur.
Eğer o ipini koparıp da birkaç dönüm koşacak olursa, onun ayak izleri ve pislikleri sahibi için iyilik olur. Eğer o, bir ırmağa gidip ondan su içer ve kendisine su verilmek istemezse bu da onun için hasenat, o kişi için de mükâfat olur. Bir diğer kişi de atını insanlara ihtiyâcını göstermeksizin iffetinden bağlar, boynunda ve omuzundaki ALLAH'ın hakkını unutmaz. Bu da onun için korunak olur. Bir kişi de atını övünmek, gösteriş ve düşmanlık için bağlar. Bu da onun için yük olur. Rasûlullah (s.a.)a merkepler
sorulduğunda buyurdu ki: ALLAH onun hakkında bir şey indirmemiştir. Ancak şu eşsiz ve toplayıcı âyeti inzal buyurmuştur: «Kim, zerre mikdârı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre mikdân şer yapmışsa onu görür.»
Bu rivayeti Müslim de Zeyd İbn Eşlem kanalıyla nakleder.
imâm Ahmed İbn Hanbel der ki:
Bize Yezîd İbn Hârûn Sa'sa' İbn Muâviye'den nakletti ki; o, Rasûlullah'ın yanına gelmiş ve Rasûlullah ona: «Kim, zerre mikdârı hayır işlerse; onu görür. Kim de zerre mikdârı şer işlerse; onu görür.» âyetini okumuş. O; bu bana yeter, ondan başkasını dinlemesem de umurumda değil, demiş.
Neseî de bu rivayeti tefsir bölümünde İbrâhîm İbn Yûnus kanalıyla Hasan el-Basrî'den nakleder.
Buhârî'nin Sahîh'inde Adiyy'den merfû' olarak Rasûlullah'ın şöyle buyurduğu nakledilir: Bir hurma kadar da olsa ateşten sakının. Bir tek güzel söz ile de olsa.
Sahih bir hadîste buyurulur ki:
Ma'rûftan hiç bir şeyi küçümsemeyin. İstersen kendi kovandaki sudan, su isteyen birinin kabına boşalt. İstersen kardeşini güleç yüzle karşıla.
Sahîh bir hadîste yine buyurulur ki: Ey mü'min kadınlar; hiç bir komşu komşusunu küçümsemesin. Hattâ bir koyunun çatal tırnağı bile olsa.
Bir başka hadîste buyurulur ki: Dilenciye törpülenmiş bir tırnakla da olsa verin:
İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Muhammed İbn Abdullah el-Ansârî... Hz. Âişe'den nakleder ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş: Ey Âişe; bir hurma parçasıyla da olsa ateşten korun. Çünkü o, toku doyurduğu kadar açı da doyurur. Bu hadîsin rivayetinde Ahmed İbn Hanbel münferid kalmıştır. Hz. Âişe'den nakledilir ki; o, bir üzüm tanesi sadaka vermiş ve demiş ki: Zerre mikdârmın yanında o ne gelir?
Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Ebu Amir... Hz. Âişe'den nakletti ki; Rasûlullah <s.a.) şöyle buyururmuş: Ey Âişe; günâhları küçümsemekten kaçın. Çünkü ALLAH tarafından onu ta'kîb eden vardır.
Neseî ve İbn Mâce de bu hadîsi Saîd İbn Müslim kanalıyla rivayet ederler.
îbn Cerîr Taberî der ki: Ebu'l-Hattâb... Enes İbn Mâlik'ten nakletti ki; Hz. Ebubekir, peygamberle yemek yerken bu âyet nazil olmuş: «Kim zerre mikdârı hayır işlerse; onu görür. Kim de zerre mikdârı şer işlerse; onu görür.» Ebubekir elini kaldırıp demiş ki: Ey ALLAH'ın Ra-sûlü; zerre ağırlığında bile olsa işlediğim serden dolayı cezalandırılacak mıyım? Rasûlullah (s.a.) buyurmuş ki: Ey Ebubekir; dünyada gördüğün zerre ağırlığınca serden nefret edersen, ALLAH Teâlâ kıyamet gününde zerre ağırlığınca sana hayır biriktirir. Nihayet kıyamet günü onunla karşılanırsın.
İbn Ebu Hatim bu rivayeti babası kanalıyla Ebu'l-Hattâb'tan nakleder.
Sonra İbn Cerîr Taberî der ki: Bize İbn Beşşâr... Ebu İdrîs'ten nakletti ki; Ebubekir Rasûlullah (s.a.) ile birlikte yemek yiyormuş. Müteakiben yukarıdaki hadîsi zikreder. Ve yine İbn Cerîr Taberî bu hadîsi Ya'kûb kanalıyla... Ubâde'den nakleder.
İbn Cerîr Taberî, bir başka tarîkle der ki: Bize Yûnus İbn Abd'ül-A'lâ... Abdullah İbn Amr İbn Âs'tan nakleder ki; Zilzâl sûresi indirildiğinde Ebubekir es-Sıddîk (r.a.) oturuyormuş. Sûre indirilince ağlamış. Rasûlullah (s.a.); neden ağlarsın ey Ebubekir? demiş. Ebubekir; bu sûre beni ağlatıyor, demiş. Rasûlullah (s.a.) buyurmuş ki: Eğer siz günâh ve hatâ işleyip te ALLAH sizi bağışlamamış olsaydı; muhakkak ALLAH günâh ve hatâ işleyip te kendilerini bağışlayacağı başka bir ümmet yaratırdı.
İbn Ebu Hatim der ki: Bize Ebu Zür'a ve Ali İbn Abdurrahmân... Ebu Saîd el-Hudrî'den nakletti ki; «Kim zerre mikdârı hayır işlerse; onu görür. Kim de zerre mikdârı şer işlerse; onu görür.» âyeti nazil olunca, ben dedim ki: Ey ALLAH'ın Rasûlü; ben amelimi görecek miyim? Evet, dedi. Ben; büyükleri mi? deyince, evet dedi. Ben; küçükleri de mi? deyince, evet, dedi. Ben; vay anam, dedim. Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: Ey Saîd muştulanın, çünkü iyilik on mislinden yedi yüz katına kadardır. ALLAH dilediğini daha da katlar. Kötülük ise misli iledir veya ALLAH onu bağışlar. Sizden hiçbiriniz kendi ameliyle kurtulamaz. Ben; sen de mi kurtulamazsın ey ALLAH'ın Rasûlü? dedim. Buyurdu ki: Ben de. Ancak ALLAH kendi katından beni rahmetine daldırırsa müstesna.
Ebu Zür'a der ki: Bu rivayeti İbn Lehîa'dan başka kimse nakletme-miştir.
İbn Ebu Hatim der ki: Bize Ebu Zür'a... Sâid İbn Cübeyr'den nakletti ki; o, ALLAH Teâlâ'nın: «Kim zerre mikdârı hayır işlerse; onu görür. Kim de zerre mikdârı şer işlerse; onu görür.» kavli hakkında şöyle demiş: ALLAH Teâlâ: «Onlar; yoksula, yetime ve esîre seve seve yemek yedirirler.» (İnsan, âyetini indirince; müslümanlar küçük şeyler verdikleri zaman mükâfata nail olamayacaklarını kabul ederlerdi. Bu sebeple yoksul, kapılarına geldiğinde ona hurma veya bir kırıntı veya bir ceviz veya benzeri bir şey vermeyi azımsarlardı. Bu bir şey değildir diyerek onu geri çevirirlerdi. Biz ancak sevdiğimiz şeylerden verirsek mükâfata ulaşırız, derlerdi. Diğer taraftan başkaları da küçük günâhlardan dolayı kınanmayacaklarını kabul ederlerdi. Yalan, bakma, gıybet ve benzeri şeylerden sonra. ALLAH Teâlâ büyük günâhlardan dolayı bizi cehennemle tehdîd ediyor, derlerdi. Bunun üzerine ALLAH Teâlâ —az da olsa— hayır yapmaya onları teşvik etmiş ve bu az olan hayrın çoğalacağını bildirmiştir. Keza önemsiz de olsa serden nehyetmiş ve bunun çoğalacağını belirtmiştir. Bu mânâda: «Kim zerre mikdârı hayır işlerse; onu görür.» buyurmuştur. En küçük bir karınca ağırlığında da olsa kitabında bunu görür ve buna sevinir.
Saîd İbn Cübeyr der ki: Bir kişiye yaptığı her kötülüğe mukabil bir kötülük yazılır. Yaptığı her iyiliğe mukabil de on iyilik. Kıyamet günü olunca ALLAH Teâlâ mü'minlerin iyiliklerini kat kat artırır. Her bir iyiliği on kat fazlalaştırır ve her bir iyiliğe mukabil on kötülüğünü siler. Zerre mikdârınca iyiliği kötülüğüne ağır gelen kişi cennete girer.
İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Süleyman İbn Dâvûd... Abdullah İbn Abbâs'tan nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş: Günâhların küçüklerinden sakının. Çünkü onlar birleşerek bir kişiyi helak edecek kadar toplanırlar. Rasûlullah (s.a.) onlara bir de örnek vererek demiş ki: Boş bir arazîye konaklayan bir topluluk gibi ki, o topluluğun içinden becerikli birisi varmış, o kimse gidip bir çöple geri dönmüş. Bir başka kişi de bir başka çöple gelmiş. Nihayet bir öbek odun toplamışlar ve ateşlerini yakarak ona attıkları yiyeceklerini pişirmişlerdir.