Yeni Sitemiz www.tikmatik.net Herkezi Bekleriz..
Konulara Cevap Yazabilmek İçin Üye Olmalısınız...
Forumdaki Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmalısınız !

Join the forum, it's quick and easy

Yeni Sitemiz www.tikmatik.net Herkezi Bekleriz..
Konulara Cevap Yazabilmek İçin Üye Olmalısınız...
Forumdaki Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmalısınız !
Yeni Sitemiz www.tikmatik.net Herkezi Bekleriz..
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
BuRaK
BuRaK
Yönetici
Yönetici
Erkek Mesaj Sayısı : 361
Yaş : 34
Nerden : Türkiye
İş/Hobiler : İnternet
Puan : 3095
İtibar : 5
Kayıt tarihi : 15/07/08
https://forumunadresi.catsboard.com

ABDULLAH BİN ZÜBEYR (Medîne"de muhâcirlerden ilk doğan sahâbî) Empty ABDULLAH BİN ZÜBEYR (Medîne"de muhâcirlerden ilk doğan sahâbî)

Paz Ocak 24, 2010 10:08 am
ABDULLAH BİN ZÜBEYR (Medîne"de muhâcirlerden ilk doğan sahâbî)


Abdullah bin Zübeyr, Medîneıde muhâcirlerden ilk dünyaya gelen çocuktur. Hicretten yirmi ay sonra 622ı de Medîne yakınındaki Kubâıda dünyaya gelince, Muhâcirler çok sevinip rahatladılar. Çünkü Yahûdîler, ıBiz muhâcirlere sihir yaptık, çocukları olmayacakı diyorlardı.

Bu mübârek zâtın doğumu, Yahûdîlerin yalanlarının ortaya çıkmasına sebep oldu. Resûlullah efendimiz ona duâ edip, ismini ıAbdullahı, künyesini de ıEbû Bekirı koydu. Diğer künyesi ıEbû Hubeybı idi.

İsmini Resûlulla koydu

Hişâm bin Urve şöyle anlatmıştır:

ıAbdullah bin Zübeyr dünyaya gelince, annesi daha onu hiç emzirmeden, doğruca Resûlullah efendimize götürdü. Peygamber efendimiz çocuğu kucağına alıp ismini koydu ve duâ etti.ı

Yedi yaşında iken babası tarafından Peygamberimize getirildiğinde, Ona bîıat etme şerefine kavuştu. Böylece sahâbeden olma şerefine nâil oldu.

Hz. Ebû Bekir devrinden sonra yavaş yavaş çocukluk hayâtından çıkarak, Hz. Ömer zamanında kendini göstermeye başladı. 636 senesinde oniki yaşlarında iken, babası ile Yermük savaşına gitti. Yine dört sene sonra, babası ile birlikte Amr bin Âsıın kumandanlığında Mısırıın fethine katıldı.

Abdullah bin Zübeyr, gündüzleri oruç tutar, gecelerini de namaz kılarak geçirirdi. Çok namaz kılması sebebiyle, kendisine Mescid güvercini denmiştir. Birkaç gün bir şey yemediği olurdu. Çok cesûr, kuvvetli ve kahraman idi.

Abdullah bin Zübeyr, hicretin 30. senesinde Saıîd bin Âs kumandasındaki ordu ile Horasan seferinde bulundu.

Aynı sene Hz. Osman tarafından Kurıân-ı kerîmin nüshasının çoğaltılması için toplanan ilmî heyıete daıvet edildi. Hz. Osman şehîd edilmeden önce, bütün gücüyle fitnecilerle mücâdele etti. Cemel vakıasında babası ile beraber bulundu.

Hz. Ebû Bekir"e benzerdi

Abdullah bin Zübeyr, şecâat ve cesâretiyle birlikte çok ibâdet ederdi. Namazda o kadar huzura dalardı ki, taırîfi mümkün değildir. Babası onun hakkında; ıİnsanların Ebû Bekr-i Sıddîkıa en çok benzeyeniı buyurmuştur.

Eshâb-ı kirâmın fıkıh, tefsîr ve hadîs âlimlerinden biri olan Abdullah bin Zübeyr hazretleri, Resûlullah efendimizden bizzat işiterek hadîs-i şerîf rivâyet ettiği gibi, babasından, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osmanıdan, teyzesi Hz. Âişeıden, Hz. Ali gibi Eshâb-ı kirâmın ileri gelenlerinden de hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir.

Onun bildirdiği otuzüç hadîs-i şerîfin tamamı Ahmed bin Hanbelıin Müsned adlı kitabında yer almıştır. İslâmiyette ilk olarak yuvarlak gümüş parayı Mekke-i mükerremede bastıran odur.

Bir gün hak yoldan ayrılan hâricîlerden bir grup, Abdullah bin Zübeyr hazretlerinin huzûruna giderek dediler ki:

- Senin görüşünü öğrenmek için geldik. Eğer doğru, yaınî bizim gibi düşünüyorsan, seninle birlikte oluruz. Yoksa, seni bu iıtikâdını bırakmaya daıvet ederiz.

Sonra da şöyle sordular:

- Şeyhayn, yaınî Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer hakkında ne dersin?

Sadece hayır söylerim

Abdullah bin Zübeyr hazretleri, onların sorularına şöyle cevap verdi:

- Onlar hakkında sâdece hayır söylerim.

Hâricîler bunun üzerine,

- Peki Osman hakkında ne diyorsun? diye sordular. Sonra da Hz. Osmanıın şânına lâyık olmayan ithâmlarda bulundular.

Daha sonra; babası Zübeyr ve Talha hakkında da ileri geri konuştular.

Onların bu konuşmaları üzerine, Abdullah bin Zübeyr hazretleri dedi ki:

- Sizin o büyükler hakkında böyle konuşmanız, aslâ doğru değildir. Çünkü Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâm ile kardeşi Hârûn aleyhisselâmı, en azılı kâfirlerden olup ilâhlık dâvâsında bulunan Firıavnıa gönderirken, gâyet yumuşak konuşmalarını emretti.

Bu husûs Kurıân-ı kerîmde şöyle bildirilmektedir:

(İkiniz (Mûsâ ve Hârûn aleyhimesselâm) Firıavnıa gidin! Çünkü o, ilâhlık iddiâsında bulunmakla hakîkaten pek azgınlık etti. Ona yumuşak muâmelede bulunun! Yumuşak söz söyleyin! Olur ki, nasîhat dinler, yahut Allahü teâlânın azâbından korkar.) [Tâhâ: 43, 44]

Resûlullah efendimiz de bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmaktadır:

(Ölmüş kimselere sövmek veya dil uzatmak sûretiyle dirilere eziyet etmeyiniz!)

Günâh olarak kâfi idi

Bunun için Resûlullah efendimiz, İkrime bin Ebî Cehilıe eziyet vermemek, onu üzmemek için babası Ebû Cehilıe sövmeyi, laınet etmeyi yasaklamıştır.

Hâlbuki, Ebû Cehil, Allahü teâlânın ve Resûlünün düşmanı idi. Hicretten önce, Resûlullah efendimize buğz ve düşmanlık etmiş, hicretten sonra da savaşta bulunmuştu.

Hepsi bir tarafa, azılı bir müşrik olması günâh olarak ona kâfi idi. Kâfir olduğu hâlde, laınetlenmesine izin verilmemesi; babama, arkadaşı Hz. Talhaıya ve diğer Eshâba söylediğiniz sözlerden vazgeçmeniz için yeterli bir sebeptir.

Bu maıkûl sözlere verecek cevap bulamayan Hâricîler yanından ayrıldılar.

Hâricîler, ertesi gün tekrar geldiler. Abdullah bin Zübeyr gelip, yüksekçe bir yere oturdu. Allahü teâlâya hamd ve Resûlüne salât ve selâm getirdi. Sonra Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömerıden çok güzel bahsetti. Hz. Osmanıın hilâfetiyle ilgili olarak da şunları söyledi:

- Hz. Osman bin Affânıın durumunu bugün benden daha iyi bilen hiç kimse yoktur. Hakem bin Âsıı Resûlullah efendimizin mübârek izinleri ile Medîne-i münevvereye kabûl etmiştir. Yaptığı işlerde faydalar var idi.

Hz. Osman yazmadı

Daha sonra Abdullah bin Zübeyr, Mısırlıların ele geçirip getirdiği, içinde baızı kimselerin öldürülmesi emredilen mektubu, onun yazmadığını belirtip şöyle dedi:

- Bunu Hz. Osman yazmadı. Dilerseniz, onun yazdığına dâir delîlinizi getiriniz, delîliniz yoksa ben size onun yazmadığına yemîn edeyim. Allahü teâlâ yemînin kabûl edilmesini emrediyor. Hele Resûlullahın dâmâdı, imâmetteki vekîli, onun sebebiyle ağaç altında Bîıat-ı Rıdvânıın yapıldığı Hz. Osmanıın yazmadığına dâir yemîni, elbette kabûl etmek lâzımdır. Ancak hak olan bir şeye yemîn edilir. Resûlullah efendimiz buyuruyor ki:

(Kim Allahü teâlâya yemîn ederse, tasdîk edilsin! Yemîn edilen kimse de râzı olsun.)

Hz. Osman, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer gibi müıminlerin emîridir. Ben onu sevenin dostu, ona düşman olanın düşmanıyım. Babam ve arkadaşı Hz. Talha, Resûlullah efendimizin iki sahâbîsidir.

Hz. Talhaının Uhud muhârebesinde parmağı kesilince, Resûlullah efendimiz;

(Parmağı Talhaıdan önce Cennetıe girdi) ve, (Talha, Cennetıe girmesine vesîle olacak bir iş yaptı) buyurdu.

Hz. Ebû Bekir, Uhud harbinden bahsedilince, ıUhud harbinin hepsi veya çoğu Talhaıya âittirı buyurdu.

Allahü teâlâ râzı oldu

Babam Zübeyr bin Avvâmıa gelince, O Resûlullah efendimizin havârîsidir. Resûlullah efendimiz onu bu sıfatla zikretmişler, Talha ile beraber Cennetlik olduğunu bildirmişlerdir. Nitekim Allahü teâlâ Kurıân-ı kerîmde meâlen şöyle buyurdu:

(Sana, ağaç altında ellerini uzatarak söz verenlerden Allahü teâlâ râzı oldu. Hepsini sevdi.) [Feth: 18]

Ayrıca, onların, Allahü teâlânın ve Resûlünün gadabına uğradıklarına dâir bir haber bize ulaşmadı.

Onların hak olarak yaptıklarına gelince, onlar zâten buna lâyıktırlar. Şâyet onlarda bir zelle sürçme meydana gelmişse, o sürçmeyi, onların Resûlullaha yaptıkları hizmetlerin hürmetine gidermek, Allahü teâlânın affındandır.

Hâricîler bu sözler karşısında da verecek cevap bulamadılar ve dönüp gittiler.

Abdullah bin Zübeyr 649 senesinde, Abdullah bin Saıd ile Afrikıyye harbine katıldı. Yüzyirmi bin düşman askeri ile yirmi bin İslâm mücâhidi savaşırken, o birkaç mücâhid ile Bizans ordusu kumandanı, Roma asilzâdesi Gregoriusıu öldürdü. Bu başarısı üzerine düşman kuvvetleri bozuldu. Zaferin kazanılmasında mühim bir rol oynadı.

Fethi anlatacaktır

Abdullah bin Zübeyr, Afrikıyyeınin fethinden döndükten sonra, Hz. Osmanıın huzûruna gidip, ona fethin nasıl gerçekleştiğini anlattı. Hz. Osman mescidde kalkıp, cemâıate şöyle hitâb etti:

- Ey müıminler! Allahü teâlâ Afrikıyyeınin fethini nasîb ve müyesser eyledi. İşte bu Abdullah bin Zübeyrıdir. Şimdi size Afrikıyyeınin fethini anlatacaktır.

Bunun üzerine Abdullah bin Zübeyr, minberin yanında olduğu yerden ayağa kalkıp, cemâıate, Afrikıyyeınin fethinin nasıl gerçekleştiğini anlatmaya başladı:

ıEy müıminler! Kalblerimizi birleştiren, birbirimizi sevdiren ve niımetleri aslâ inkâr olunamayan, Allahü teâlâya, bildirdiği şekilde hamdolsun. Yine Allahü teâlâya hamdolsun ki, Muhammed aleyhisselâmı seçip, vahyini Ona emânet etti. Kurıân-ı kerîmi gönderdi.

Muhammed aleyhisselâma insanlardan yardımcılar seçti. Ona îmân ettiler; hürmet ve taızîmde bulundular. Allahü teâlânın dîni uğrunda hakkıyla cihâd ettiler. Bir kısmı bu hak yol olan İslâmda, Allah yolunda şehîd düştüler. Geride kalanları ise, Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için çalışmaktadırlar. Kınayanların kınamaları, onları bu yoldan aslâ çevirememektedir.

Ey insanlar! Allahü teâlâ size merhamet eylesin! Biz, bildiğiniz ve anlattığım bu maksatla cihâda çıkmıştık. Emîr-el-müıminînıin tavsiyelerine ve emîrlerine titizlik ile uyan bir vâli ile beraber idik. Sabah-akşam o da bizimle beraber yürüyor, öğle vaktinde bizimle konaklıyordu. Geceleyin yola devam edip, kurak yerlerde durmadan acele geçiyor, bereketli ve bolluk yerlerde oldukça fazla kalıyorduk.

İslâma da"vet ettik

Afrikıyyeıye varıncaya kadar, Rabbimizin ihsân buyurduğu en güzel hâl üzere yolumuza devam ettik. Nihâyet at kişnemelerini, deve böğürtülerini düşmanlarımızın duyacağı bir yere konduk. Birkaç gün orada ikâmet ettik. Bu sırada, atlarımızı istirahata bıraktık. Silâhlarımızı harbe hazırladık.

Sonra Afrikıyyelileri İslâma daıvet ettik. Fakat onlar Müslüman olmaya yanaşmadılar. Bunun üzerine, sulh ve zillet içinde kalmaları için onlardan cizye istedik. Bu teklîfimize ise hiç yanaşmadılar.

Onların karşısında onüç gece bekledik. Bu arada, elçilerimiz gidip geldi. Nihâyet teklîflerimizi kabûl etmeyeceklerine iyice kanâat getirince, komutanımız kalkıp, Allahü teâlâya hamd ve senâ etti. Sonra cihâdın fazîletini anlattı. Sabredip Allah için cihâd edenlerin kavuşacakları sevâbdan bahsetti. Sonra hep birden düşman üzerine hücûm edip, savaşa başladık.

Düşmanla karşılaştığımız ilk gün pek şiddetli bir muhârebe oldu. İki taraf da çok çetin savaştı. Düşmandan pek çok kimse öldüğü gibi, bizden de pek çok kimse şehîd düştü. O gece, her iki taraf da savaş meydanında geceledi.

Zafer ihsân etti

Biz Müslümanların bulunduğu yerden, Kurıân-ı kerîm okuyanların sesleri yükseliyordu. Düşman ise, içki içerek ve eğlence içinde geceyi geçirdi. Sabah olunca, biz önceki günkü gibi yerlerimizi aldık ve düşman üzerine hücûm ettik.

Allahü teâlâ bize sabır, yardım ve zafer ihsân etti. İkinci gün akşama doğru Allahü teâlâ bize Afrikıyyeıyi fethetmek nasîb eyledi. Pek çok ganîmet elde ettik. Mervân bin Hakem, bu ganîmetlerin beştebirini devletin hazînesine koydu.

Müslümanların yanından, onları sevinçli bırakarak ayrıldım. Alınan bu ganîmetler, Müslümanları zenginleştirdi. İşte ben, Allahü teâlânın bize nasîb ettiği bu zaferi, şirkin uğradığı bu hezîmeti, Emîr-el-müıminîne ve size müjdelemek için geldim.

Ey Allahın kulları! Verdiği niımetlerden dolayı ve düşmanlarımıza indirdiği azâbdan dolayı, Allahü teâlâya hamdederiz.ı

Abdullah bin Zübeyr, 692 yılında Haccâc tarafından şehîd edildi. Resûlullah efendimiz bu hadîseye işâret ederek Abdullahıa buyurmuştu ki:

- İnsanlardan senin başına neler gelecek biliyor musun? Senden de insanlara çok şey gelecek. Cehennem ateşi seni yakmaz.

Abdullah bin Zübeyr, Eshâb-ı kirâma çok hürmet ederdi. Hattâ babası Zübeyr bin Avvâmıdan naklettiği hadîs-i şerîfte, Resûlullahın şöyle buyurduğunu bildirirdi:

(Herhangi bir memlekette vefât eden Eshâbımdan biri, kıyâmette, mahşer yerine giderlerken, o memleketin Müslümanlarına önder olur ve onların önlerini aydınlatır.)

Abdullah bin Zübeyr, Mekkeıde namazlarını Mescid-i Harâmıda kılardı. Buyururdu ki:

ıResûlullahtan işittim. Buyurdu ki:

(Benim mescidimde kılınan namaz, Mescid-i Harâm hariç diğer mescidlerde kılınan namazlardan üstündür. Mescid-i Harâmıda kılınan bir namaz, Mescid-i Nebîıde kılınan 100 namazdan efdaldir, üstündür.)

Kâ"be"ye çok hizmet etti

Abdullah bin Zübeyr, Kâıbe-i muazzamaya çok hizmet etmişti. Daha önce Hz. Ömer halîfe iken, onyedi senesinde, Mescid-i saâdeti genişletirken, Hucre-i saâdetin etrafına kısa bir taş duvar çevirmişti. Abdullah bin Zübeyr bu duvarı yıkıp, siyah taş ile yeniden sağlam yaptırdı. Bu duvarın üstü açık olup, kuzey tarafında bir kapısı vardı.

Abdullah bin Zübeyrıin babası, Aşere-i mübeşşereden, yaınî Cennetle müjdelenen on sahâbîden biri olan Zübeyr bin Avvâm, annesi Ebû Bekr-i Sıddîkıın kızı Esmâ, teyzesi müıminlerin annesi Âişe-i Sıddîkaıdır. Babasının annesi (ninesi) Hz. Safiyye, Resûlullahın halası idi.
Sayfa başına dön
Similar topics
    Bu forumun müsaadesi var:
    Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz